|
| YILMAZ ERDOĞAN | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:08 | |
| ACABA .. Aşkları da devralır mı kalp nakli yaptıranlar? | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:09 | |
| ACI . Yaşamak uğruna ölmek bu olsa gerek Sevmek uğruna acı çekmek bu olsa gerek Hayat uğruna savaşmak bu olsa gerek Peki ya senin uğruna Üzülmek niye? | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:10 | |
| ADIN BAHARDI Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi Aşkın içimde solardı adın bahardı
Eteğini koştururdun sokağımızda Sokak sus pus olur sana bakardı Bilmezdin gizliden izlediğimi Gözlerim gözlerinden korkardı Hatırlıyorum adın Bahar’dı
Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi Yüreğim yol boyu ardından ağlardı Hatırlıyorum adın Bahar’dı. | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:11 | |
| AKBABA Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar O sevip gitmekse o Çok uzak ve yemyeşil bakmaksa Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:12 | |
| ALKOL İKİNDİSİ Biz ne zaman içsek, Köfte geç gelir Ve oturur muhabbetin terkisine Çıplak bir efkar sözcüğü
Biz ne zaman içsek, Sabah akar meycinin cebine Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü, Çırıl bir efkar sözcüğü Delikanlı kıvamında sevda değilse de Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık Biz ne zaman içsek, iç değilizdir aslında.
Bu alkol ikindisi şiirle Şimdi burda açılsaydın Adımın baş harfi gibi Belki ağustos kokardı ağustos Sen, Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara Senine boyuna sevilmiş sen Yalanı sevdasından büyük sen Bir bil-sen.
Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz Genzimizde göl gözyaşları Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında.
Dışımızda bronz bir İzmir akşamı... | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:14 | |
| AMAN ORMANCI nasıl hecelersen hecele hep aynı biçimde yazılıyor ayrılık
çok yol bilenler geçti ayağını yordamına göre uzatan kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez suyu sefası kendine yeten stabilize bir eğlenmektir hayat her sevdalıya aşık atmak gerekmez
sen, o hep önden giden çatallanan bahçesindeyken sevişmenin ki çıplak ve bensizliği ele almışken ne anlattığını bilmek istemeyen şiirler getiririm arkandan bir devrik cümlem kalır acınası iki çekingen benzetmem belki ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır yoluna ağladığım o türküden artık ehemmiyeti kalmaz köprünün ve hoş gül içimlik suların ya da -içkiden olsa gerek- masayı yıkan ormancının nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur suç delilleri ortadadır ve zaten kim olsa katılır akışına gerisinin
aman ormancı canım ormancı köyümüze bıraktın yoktan bir acı
acı köyde ya o yüzden türkü, yoksa roman olacak kentimizde geçse öyküsü
bir de gülüşün kalır dişlerinin etrafından ve bilişin kalır her şeyi ama her şeyi eski haliyle | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:15 | |
| ANLADIM.. Anladım, sabahları açılır. Esnaf çarşıları yeminle “Bedreddin'im bir ağaca asılır”.
Anladım, En büyük yalan yemindir. Edilir sabahları, Gecesini hatırlamayan esnafların
Tüm merasimleri gömdüm. Ömrümün reklam amaçlı takvimlerine. Anladım, Kimse üzgün değildi. Bayraklar yarıya indiğinde.
Bir tek el isteyen, Yordam ve özür dileyen,
Anladım. Herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm, Evet yüzümdü. Her görüşmeye taşıdığım, Kandırılmaya gönüllü bir gönülle, Az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim. Göz gördüm başka açılara ayarlı. Uzun bir yüz gördüm. Meğer filmin sonu diye ayarsız Fin yazardı end zamanında Bir zamanlar, Fransızlar hep Fransız kalacaklar, Sabah sinemasında pazarları...
Aklımı alıp doğduğum evin, Müze olma isteğine saklayacaklar.
Ama kavaklar büyüyecek. Herkesten gizli boyatmak, Bir kavağın becereceği iştir ancak.
Anladım ki ağaçlar, Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Her pazartesi and içip, Cumaları marşa basan, Camiler dolusu yemin edip, Taburlarca yalan söyleyen, Bu toprakta bu ağaç Kuruyacaktır elbet.
Anladım. Kimseye acı vermeden, Büyünmüyor. Namusum ve şerefim ve Çocukluğumun üzerine beton dökerim ki Tüfek filan değil, Çimento icat edildi de Bozuldu mertliğin mimarisi, Esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
Anladım. Altı dükkan olsun istiyor evinin. Ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları Benim taş ustamın karısı. Ve her yerde Şube açmak istiyor. İskender kebabını icat eden, Büyük İskender’in çocukları Ki gölge filan etmez. Yoğurtlu bir ziyafet çekerdi. Diyojen’le karşılaşsaydı.
Anladım. Bursalı İskender’in, Romalı arkadaşından daha çoktur Uygarlığa katkısı.
Oysa; Bu satırlarla üstünü örten ben, Kelimelerle sargı bezi ve Merhem yapan, Ozanlığı en çok kendini üzen ben, Anladım. Sadece öğlenleri açarım yaramı. Ve hiçbir yerde şubesi olmaz, Bu kanamalı hastanın.
Anladım. | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 25/1/2007, 21:15 | |
| AŞK HAYATI Sevmek gibi geliyordu her şey, sevmek gibi gidiyordu kadın adının anlattığı, canın tenini yakmasıydı bir bulut evet ama aslolan bulutun suyu yağmasıydı...
"Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey" ve boşanmak için en az iki şahit gerekiyordu | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 27/1/2007, 19:53 | |
| AŞKIMIZ Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.
Hiç düşündün mü belkiyi Belki, eline en yakışan takı benim elim. Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim... Belki sen ve belki ben...
Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan bir beyaz tutsaklık... İnsan kendine iltica edebilir mi?
Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri.. Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı. | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 27/1/2007, 19:54 | |
| BAŞKALAŞAN AŞK Adını anmak güzeldi, dost ağızlarda sana dair cümlelerin ıslatılması... Adını anmak... Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel avuntularına sırt çevirip senden söz açmak... Biraz gülünç, biraz sitemkar... güzeldi... Adının Türkçedeki yankısı özeldi...
Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı, Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında... Denize amors durup, yüzüne cepheden bakmak güneşli bir mavilikte.... güzeldi..
İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak, yüzünde Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...
Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum şimdi... Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok, Kanlıca'daki yoğurdu...
ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir aşkın mührüdür artık... | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 27/1/2007, 19:55 | |
| BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne Dolmabahçe da çay tadında.... Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında, tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu. Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum...
Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında, üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük... Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti... ... Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş, daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler, yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı... | |
| | | ROSE Guvenilır Üye
Mesaj Sayısı : 190 Yaş : 39 Yer : dünya Meslek : öğretmen Kisiel Rutbe : sürgün Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: YILMAZ ERDOĞAN 27/1/2007, 19:56 | |
| BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL Bizi bilirsin; avuçla su içmeyi marifet biliriz, yenilmeyi bir de kendi sahamızda...
bizi bilirsin; saçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz, limonla! tesbih yaparız, düş kırıklarından..
bizi bilirsin; ağzının içinde oturmak isteriz ve rutubetin en yakıştığı yer biliriz ağzını...
bizi bilirsin; yaşamak biliriz, vademiz dolduğunda avuçlarında gömülmeyi... | |
| | | | YILMAZ ERDOĞAN | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |