Komün
Sınıfların ve devletin ortaya çıkışından önceki dönemlerdeki toplum biçimi (ilkel komünal toplum).
Komün
Fransız idari örgütlenmesinin temelini oluşturan, tüzel kişiliğe sahip, merkezi yönetimden bağımsız toprak ortaklığı.
Tarihi gelişim
Avrupa’da kırsal yapılanmalarda ekonomik birikimlerin yol açtığı gelişmeler, binli yıllarda toplumsal gelişmelerin önünü açtı. Kırsal yapıdaki bu gelişmeye, hızla artan nüfusun büyük katkısı oldu. Zanaatçılığın gelişmesi ve ticaretin bölgesel çerçeveden taşmasıyla hareketlilik kazanan kitleler, kilise ve soyluların egemenliğindeki kentlere ulaştı. Bu yeni topluluklar, merkezi otoriteye (senyör) bağlılığı ve bunun yol açacağı kısıtlama ve yükümlülükleri, işlerinin gelişmesinde engel olarak gördüler ve kendileri için ayrıcalıklar istediler. Bunlar genel olarak kişisel özgürlükler anlamına gelmiyordu;
yer değiştirme, satma ve alma, işlerini kendi kurallarına göre yürütme gibi. Bu istekler komün (communio) adı verilen ve kentsel topluluk üyelerini kendi aralarında birleştiren çıkar birliğini ifade ediyor. Bu tür haklar elde etmeyi amaçlayan ilk birlikler İtalya’da kuruldu ve Kuzey Fransa ile Hollanda’ya yayıldı. Süreç içinde senyörlerin uzlaşmazlığı nedeniyle başarısızlığa uğradıysa da Fransa ve İngiltere’de krallarca desteklendi. Desteklenme nedenleri arasında, krallıkların savunmasında komün yapılanmalarının yer almasıdır.
Ortaya çıkan yapıdaki (kentsel) özerkliği şöyle özetleyebiliriz: Barışın korunması ve ticari davaların kotarılması gibi adli; komün halkına salınan vergilerin toplanması gibi mali; kamusal yarar gösteren yolların yapım ve bakımı, düzenin korunması gibi idari; surların yapımı ve bakımı, nöbet hizmeti, kent milislerinin kurulması gibi askeri ayrıcalıklar. Bu ayrıcalıklar “kent birliği” adı verilen komünün seçilmiş hükümeti tarafından kullanılıyordu. Zamanla, Fransa’da komün ayrıcalıkları belediye ve özel düzeylerle sınırlandırılmış olsa da kent milislerinin, devrim (burjuva) hareketlerinde etkileyici konumlarının ortaya çıktığı söylenebilir.
Komüncüler
Fransız Devrimi döneminde, Jakobenler ve Jirondenler’in yanında yer alan bir diğer grup mensupları. Komüncüler, Jakobenler’in iktidarı döneminde (1792-1794) iktidara, ekonomide merkezi planlama önerisini ******ürmüşlerse de kabul ettirememişlerdir.
Paris Komünü (18 Mart 1871-27 Mayıs 1871)
1789 Fransız Devrimi’ni izleyen yaklaşık yüz yıl, Fransa’da, burjuvazinin çeşitli katmanlarının gelişimini sürdürmesine yönelik siyasetlerin uygulandığı dönemdir. 1871 Paris Komünü, bu dönemlerden, 2 Aralık 1851 darbesinden doğan ikinci imparatorluk rejiminin çöküşünü noktalıyor. Diğer taraftan işçi sınıfı da bu yüz yıllık süreçte gelişmeler kaydetti. 1848’de yenilgiye uğrayan Fransız proletaryası ikinci imparatorluk döneminde 1852’den başlayarak gerçekleşen sanayi dönüşümüne bağlı ekonomik gelişmeye paralel güçlendi. 1857 ve 1867 ekonomik bunalımları, işçi sınıfının “kendisi için sınıf” olma yolundaki gelişimini hızlandırdı. İşçi sınıfı sayıca çoğalmanın yanı sıra örgüt biçimi ve örgütlülüğünü artırarak güçlendi. 26 Mayıs 1864 yasası ile koalisyon hakkını yani grev yapabilme hakkını kayıtlara geçirtti. I. Enternasyonalin 28 Eylül 1864’de Londra’da kurulan Fransız Şubesi de 1865 başlarında örgütlendi. Fransız hükümetlerince Enternasyonale karşı yürütülen hukuk mücadelesi, enternasyonal yöneticilerinin tutuklanmalarını sağladıysa da örgütlenmenin önüne geçemedi.
Sözü edilen yüz yıllık sürecin bir diğer özelliği de Fransa’nın, Avrupa’nın bütün devletleriyle savaş halinde olmasıdır. 1799’da başlayan Bonapart hanedanlığı, Fransa’yı 1870 yılında “hanedanlık uğruna savaş”a sokarak sonunu hazırladı: III. Napolyon, İspanyol tahtına kendi hanedanından birini getirmek isteyen Prusya Krallığına karşı, 19 Temmuz 1870 günü savaş ilan etti. Bu savaş üzerine Marks, Uluslararası İşçi Derneği (I. Enternasyonal) Genel Konseyi adına 19-23 Temmuz 1870 tarihli ilk çağrıda, bu savaşı komplo olarak değerlendirir. Paris Komünü, bu savaşta kesin yenilgiye uğrayan Fransa’da, Paris’in işçiler tarafından savunulmasıdır. Ne yazık ki, Paris’i savunan komüncüler, Prusyalı militaristlerle işbirliği yapan Fransız burjuvazisi tarafından katledilecektir.
Fransa’da imparatorluk yönetimi, Prusya’ya karşı yürüttüğü savaşta 2 Eylül 1870 günü teslim bayrağını çekti. Köylülüğe dayalı bir askeri yönetim biçimi olan imparatorluğun teslimi, gerideki cumhuriyetçi burjuvazi ile sosyalist güçlerin öne çıkmasından başka seçenek bırakmadı. Öne çıkabilen cumhuriyetçi burjuvazi ipi göğüsledi ve 4 Eylül 1870 günü, Belediye Sarayında Cumhuriyet ilan ederek Ulusal Savunma Hükümeti’ni kurdu.
İlan edilen Üçüncü Cumhuriyettir ve Marks, o günlerde işçi sınıfının gerçek temsilcilerinin Bonapartçı zindanlarda olduklarını ve bu nedenle işçi sınıfının silahlandırılamadığını belirterek, ulusal görevle sınıf çıkarlarındaki bu çatışmada , Ulusal Savunma Hükümeti’nin Ulusal İhanet Hükümeti durumuna düştüğünü yazdı. Nitekim, kısa bir süre sonra ikili iktidar oluştu. İkinci iktidar odağı, henüz belirsiz ve denetimsiz bir nitelik taşıyan silahlandırılmış Ulusal Muhafızlar cephesidir. Ulusal Muhafızlar, Yirmi İlçe Merkezi Komitesi adıyla kurulmuşlardı ve çoğunluğu Enternasyonal üyesi işçi delegelerden oluşmaktaydı. 1870 Eylül ayından 1871 yılı Mart ayına kadar Ulusal Savunma Hükümeti ile Ulusal Muhafızlar cephesi arasında ikili iktidar gidip geldi ve her karşı karşıya gelişte Ulusal Savunma Hükümeti güçleri, iktidarı ellerinde tutmayı başardı.
Ulusal Savunma Hükümeti, 28 Ocak 1871’de, savunmayı son vererek mütareke imzaladı. Mütareke ile kabul edilen şartlar çok ağırdı. Sorun, mütarekenin bir hükmü gereği sekiz gün içinde seçilmesi öngörülen Ulusal Meclis Seçimleri sonuçlarıyla ortaya çıktı: 750 üyelik meclise 400 kralcı milletvekili seçilmişti. Böylesi meclis yapısından çıkan hükümet, barış hazırlıkları anlaşmasını hazırladı. Anlaşma ile gerçekleşecek toprak kayıplarının dışında, Prusyalıların Paris’e girmesi ve savunmada kullanılan topların teslimi de yer almaktaydı. Ulusal Muhafızlarca, Parislilerden toplanan paralarla alınmış olan toplar, kentin yüksek yerlerine taşınarak korumaya alındı. Ardından 215 Ulusal Muhafız taburunun delegeleri bir araya gelerek Ulusal Muhafız Federasyonu tüzüğünü hazırlayıp kabul etti. Böylece Paris’te, askeri örgütlenme temelinde siyasal bir federasyon kurulmuş oluyordu. Ulusal Muhafız Merkez Komitesi, 20 ilçeden seçilen 20 delegeden oluştu.
17-18 Mart 1871 gecesi, cumhuriyetin Ulusal Savunma Hükümeti silahlı güçleri, Parislilerin koruma aldığı toplara el koyma hareketini başlattı. Ancak, topları çekecek atlar unutulmuştu. Böylesi bir ihmal bir yana askerlerin etrafını saran kadın ve çocuklar, onlarla dostluk kurmayı başardılar ve askerler, komutanlarının, halkın üzerine ateş açma emrine uymadılar. Ardından tutuklanan iki komutan kurşuna dizildi. Bu olayların ardından cumhuriyetin askeri birlikleri Paris’i terk etti. Böylece Paris, iki generalin kanı dışında başkaca kan dökülmeksizin anonim bir kalabalığın zaferine tanık oldu.
Sırada, bu zaferi, kısa bir sürede iktidara dönüştürme vardı. Belediye Sarayı’nda toplanan Ulusal Muhafız Merkez Komitesi, sıkıyönetimi kaldırdığını bildirerek Parislileri Komün seçimlerine katılmaya çağırdı. Seçim günü olarak 22 Mart belirlendi ve basın özgürleştirilerek savaş divanları dağıtıldı, siyasal tutukluların tamamı için af ilan edildi. 22 Mart günü ortaya çıkan olaylar nedeniyle Komün seçimleri 26 Marta ertelendi ve Merkez Komite, toplumsal reformları açıkladı:
-Emekçiye, emeğinin tam değeri sağlamak için kapitalistlerin kârı ortadan kaldırılacak; yani kredinin, ticaretin ve ortaklaşmanın örgütlenmesi gerçekleştirilecektir;
-Herkes için parasız ve laik eğitim verilecektir;
-Toplantı, dernek kurma ve basın özgürlüğü sağlanacaktır;
-Polis ve ordu, komünler düzeyinde örgütlenecektir;
-Seçilenler, seçenler tarafından sürekli denetlenecektir.
Reformların açıklanmasının ardından I. Enternasyonal, Merkez Komiteyi desteklediğini açıkladı. 28 Martta, seçim sonuçları açıklandı ve Komün iktidarı oluştu. Ne var ki Komün iktidarı yanında, Merkez Komite ikinci bir iktidar odağı görünümünü koruyordu.
Komün yönetimi, Merkez Komite tarafından açıklanan reformların gerçekleşmesi için çalışırken, Komün silahlı güçleri de federe adı verilen Cumhuriyetçi güçlerle savaşıyordu. Nisan ayında sürüp giden savaş, 21 mayıs 1871 günü federe güçlerin Paris’e girmesiyle sona yaklaşıldığının sinyalini verdi. Komün savaşçıları, mahalle mahalle, ev ev barikatlar kurarak savaşı sürdürdülerse de 28 Mayıs 1871 günü öğle vakti son barikat da düştü. Ve ardından Askeri Mahkemeler kuruldu.
Barikat savaşlarında 30 bin komüncünün öldüğü tahmin ediliyor. 38 bini aşkın tutsak ise yargılanmak üzere zindanlara konuldu.
Marksizme göre kapitalizmin yıkılmasıyla birlikte bir geçiş dönemi başlar ve bu dönemin bitimiyle komünist topluma ulaşılır ki, bu toplum da kendi gelişimi bakımından iki temel evreye ayrılır.
Marx bu evreleri komünizmin alt ve üst evreleri olarak adlandırır. İşte komünizmin alt evresine aynı zamanda sosyalizm denir. Bu alt evreye sosyalizm denmesi dolayısıyla, üst evreyi anlatmak için de yine komünizm kavramı kullanılmıştır. Böylece komünizm kavramı hem komünist toplumun alt ve üst evresiyle birlikte tamamını anlatmak için, hem de bu toplumun yalnızca üst evresini anlatmak üzere iki ayrı kapsamda kullanılagelmiştir.
Sınıfsız toplumun bu iki aşaması arasındaki farkı şöyle açıklayabiliriz. Sınıfsız toplumun ilk evresine, sosyalizme varıldığında insanoğlunun binlerce yıllık sınıflı toplum döneminin miras bırakmış olduğu tüm sorunlar henüz tamamen çözülmüş durumda olamaz. Bunlar arasında yalnızca en temel nitelikte olanları, yani sınıflar ve devlet ortadan kaldırılmış durumdadır. İnsanoğlunun genel gelişimi sınıfsız topluma varıldığında da devam edecektir.
Temelde üretici güçlerin daha yüksek bir atılımı ve buna eşlik eden bir kültürel dönüşüm sayesinde sınıfsız toplumun daha yüksek aşaması olan komünizme ilerlenecektir. Bu aşamada üretici güçler o denli gelişmiş olacaktır ki, bunun doğuracağı muazzam bolluk sayesinde çalışma bir zorunluluk olmaktan çıkarak artık sadece bir zevk halini alacaktır.
İnsanlar büyük oranda zamanlarını ve enerjilerini, kendilerini ve nesillerini özgürce geliştirmeye ve daha yüksek arayışlara adayacaklardır. İşte ancak bu aşamada, insanların toplumdan aldığının ona verdiğiyle orantılı olması ilkesi son bulacak, insanlar topluma verdiği emekten bağımsız olarak tüm ihtiyaçlarını ondan alabilecektir. Böylece, herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre hedefi yaşama geçirilmiş olacaktır.
Komünist toplumun ilk aşaması sosyalizmde ise üretici güçlerin bolluk düzeyi henüz bunu mümkün kılamadığı için bölüşüm ancak herkese çalışmasına göre ilkesi temelinde yapılabilir. Bir başka deyişle sosyalizmde orantılılık ilkesi henüz hüküm sürer. Sosyalizmde, çalışabilir durumdaki herkes çalışmak zorunda olacak ve herkes toplumdan çalışmasıyla orantılı olarak alacaktır.
Şüphesiz buradaki çalışma, kapitalizmdekinden sonsuz ölçüde farklı bir nitelik taşır. Hem sömürücüler ve hem de onlarla birlikte onların pahalı devleti, bürokrasisi, kapitalizmdeki muazzam israf artık olmadığı için, üretim planlı ve tamamen insanların gerçek ihtiyaçlarına dönük olarak yapıldığı için, sosyalizm üretici güçleri çok daha yüksek düzeyde geliştirir. Böylece sosyalizmde hem ortalama zorunlu çalışma süresi muazzam ölçüde azalır hem de çalışanlara düşen ortalama refah muazzam ölçüde artar.